Bir arkadaşım bana geçtiğimiz günlerde “istemediğin veya vazgeçtiğin zaman nasıl böyle umursamaz olabiliyorsun ?” diye sordu. Arkadaşımın da merak ettigi bu konudan bahsetmek istiyorum biraz.

Öncelikle bunu neden yaptım sorusuna cevap vererek başlamak istiyorum. Cevabı çok basit. Canım böyle istiyor çünkü. Bunun adına koca bir felsefe yıkmaktansa sadece öyle istediğim icin yapmak bana daha mantıklı geldi. Siz de takdir edersiniz ki sevmediğiniz bir insanla veya grup ile konuşmak istemez hatta bir adım daha ötesi görmek istemezsiniz. Ben buna bir de vazgeçtiğim seyleri de ekledim. Sonuçta simdi uyguladığım davranış tarzı ortaya çıktı.

Kavga ettiğiniz veya tartıştığınız bir insan düşünün öncelikle. Ertesi gün okulda, sokakta muhtemelen tekrar göreceğiniz biri hem de bu kisi. Ve biliyorsunuz ki sonrasında bu sürtüşmelerin veya laf dalaşlarının devamı gelecek. Hele bir de bana genelde olduğu gibi yapışkan bir insan ile karşı karşıya iseniz isiniz bayağı zor olacaktır. Az veya çok bir sürenin sonunda (Cinnete beş kala) tamamen bağınız kopacak. Artık birbirimizi tanımıyor gibi davranacaksın ve görmek sizi o kadar da rahatsız etmeyecek, hatta umursamayacaksın.

Ardından benim sonradan eklediğim kısma gecelim. Üzerinde sürekli düşündüğünüz bir şey var. Bu sevdiğiniz bir kız/erkek de olabilir sizi bundan daha fazla düşünmeye iten bir şey olabilir veya birçok kisiye saçma gelebilecek ama sizin icin onemli daha birçok şey olabilir. Demek istediğimi anladınız örnekleri daha da uzatmaya gerek yok, zeki insanlarız hepimiz. Bu durumda sevgili Einstein’ın dediği veya benim kafamdan da uydurmuş olabileceğim gibi “Beyin bir düşünce düzeyine ulaştığında tekrar eski haline gelmesi oldukça zordur.” Ortalama bir hesap yaparsak 7–8 hafta kafanızı bu seye yorsanız. Bunun en az bir 3–4 hafta da düzelme süresi olsa hayatınızdan 10–12 hafta gitti demektir. Ki ben bunu saçmalık olarak adlandırıyorum.

İste ben aradaki kısımları atlayıp direk sonuca varıyorum. Zaten tartıştığım, sevmediğim bir insanla bir süre daha devam etmek bana mantıklı gelmiyor çünkü. Kendimi buna mecbur et memeli diye düşünüyorum. Direk görmezden geliyorum. Düşünsel olarak beni yoran şeye gelince de vazgeçmem gerektiğini anladım veya bırakıyorum benden bu kadar dediğim zaman direk bırakıyorum. Koşan insanın birdenbire durması gibi yani. İlk is elimde ne var ne yoksa siliyorum, atıyorum veya unutuyorum(hı-hı dediğinizi duyar gibiyim). Ertesi gün sanki hiç böyle bir şey olmamış gibi davranıyorum. Ve ne olursa olsun bundan ödün vermiyorum.

Peki bu şekilde davrandığı zaman ne gibi sıkıntılar ile karşılaşıyorum onu söyleyeyim. İnsanlar eski sisteme alıştıkları için gelip karşınıza size serzenişte bulunabiliyorlar. Siz de onları umursamayıp hatta sadece yüzlerine ne saçmalıyor bu gibisinden bakıp suskunluğunuzu bozmayınca çekip gidiyorlar. Bu sahne birkaç sefer daha tekrarlansa da sonuc genelde benim lehime oluyor. Siz bir zarar görmemiş oluyorsunuz ama karşınızdaki en uygun tabirleri küplere biniyor, sizin davranışlarınıza deli oluyor. Ama hiçbir şey yapamıyor çünkü duvara vurmak, kafa atmak gibi saçma bir hareket olur mu. Evet duvara kafa atmak. Hiç de saçma bir örnek değil bu. Duvarda sessiz sakin öyle durur. Sinirli olduğunda bazen duvara vuranlar ne bileyim yumruk atanlar, kafa atanlar oluyor. Sonuc ise hüsran oluyor.

Simdi sonucun bu şekilde olacağını bildiğiniz zaman “umursamamak” düşündüğünüzden daha kolay oluyor. Çünkü artık bu konuda bir motivasyonunuz var. Ve şunu da söylemek gerekir ki bunu söyleyebilecek kafaya gelmek icin bir çok olay yaşadım. Çok saçma seyler yaptım ve tabiri olarak duvara tosladım. Dedim bir şeyler yapmak lazım. Geçmişe bakınca böyle bir şey yapmalı dedim. Bu yüzden sunu da anladım ki sevgili Steve’in dediği veya benim de uydurmuş olabileceğim gibi “Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz. Noktalar geriye baktığınızda birleşir.” Ben bugün baktığımda noktalar çok net birleşiyor. Ama biz de duvara çarpmak istiyoruz, noktaları biz de göreceğiz diyorsanız tercih sizin. Bildiğiniz gibi bütün uyuyanları uyandırmak için tek bir uyanık yeter. Ben üzerime düşeni yaptım.

Eğer söylediklerimi mantıklı bulduysanız, doğru geliyorsa, sizde öyle yapıyorsanız, yapmayı düşünüyorsanız, yardımcı olduysam veya olumlu bir şey söylemek istiyorsanız bana aşağıdaki yeşilli kalp simgesi veya ona benzeyen şeye basmanız gerekiyor. Zaten kaç kisinin okuduğunu, anlık görüntülenme oranını filan görüyorum. Benim icin önemli olan göremediğim ve sadece sizin bana iletebileceğin şey. Görüşleriniz. Ama sadece olumluları almak istiyorum. O yüzden sadece olumlu ileti butonu var. Olumsuzları görüşlerinizi bir A4 kağıdına yazın ve isiniz bitince kağıdı çöpe atın. Kesinlikle yere degil ama. Son.

NOT: Bu yazı daha önce şahsi medium.com adresimde yayımlanmıştır. Kişisel portfolyo oluşturmak adına şahsi sitemde yeniden yayımlama ihtiyacı hissettim.